Cumhuriyetin kuruluşunda Türkiye’de sağlık örgütlenmesinin temel bir unsuru olan hükümet tabipliği sistemi politik örgütlenmeye paralel bir modeldi. Nüfusuna bakılmaksızın her ilçede en az bir hükümet tabibi görev yapardı. Hükümet tabipliği, birinci basamak sağlık birimi sayılamaz, çünkü hasta muayenesi yok denecek kadardı, sevk sistemi yoktu, mobil hizmetler verilmiyordu. Hükümet tabiplerinin işlevi adli hekimlik, çevre sağlığı, idari işer ve bulaşıcı hastalıklarla savaş ile sınırlıydı.
Sağlık hizmetlerin sosyalleştirilmesi çerçevesinde kurulan sağlık ocakları ve sağlık grup başkanlıkları hükümet tabipliği sistemine bir alternatif olarak kurulmuştu.
Ancak 224 Sayılı Kanuna göre sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi 15 yıl içinde, yani 1976 yılına kadar bütün ülkeye yaygınlaştırılması gerekirken bu yapılamadı. 1982 yılına gelindiğinde, o tarihlerdeki 67 ilden yalnızca 47 tanesi bu modele alınabilmişti; geri kalan 20 ilde hükümet tabipliği sürmekteydi. Bunun en önemli nedeni, söz konusu kanunun 17 inci maddesinde yer alan bir ilde gerekli bina, araç-gereç, personel sağlanmadan sosyalleştirme hizmetlerinin başlatılamayacağıydı.
1982 yılında bu madde yeniden yorumlanarak sağlık ocakları için yeni binalar inşa etmektense kiralama, kamu kurumlarından tahsis yoluna gidilerek binalar bulundu, personel tamamlandı ve araç-gereç sağlandı ve 20 ildeki hizmetler 224 yayılı kanuna göre örgütlendi. Böylece, 1983 yılı sonunda 1923 yılından beri sürmekte olan hükümet tabipliği sistemi resmen tarihe kavuştu.
Sıra sağlık ocaklarına atanan personelin, özellikle hekimlerin eğitimine gelmişti. O zamana kadar sağlık ocaklarına atanan hekimler ne yapacaklarını bilmeden çalışmaya başlarlardı. Yüzme bilmeden denize atılmış kişiler misali, bu hekimler kendi çabaları ile bir şeyler yapmaya çalışır, bazıları başarır, diğerleri boğulup giderdi. Bu görüşten hareketle, görev öncesinde hekimler için “uyum kursları” planladı. Sağlık ocaklarına atanan bütün hekimlerin bu kurslara katılmaları sağlandı. Kurs için bir de eğitim materyali hazırladı. Bu materyal o kadar büyük bir gereksinmeyi karşıladı ki “Sağlık Ocağı Yönetimi” adı altında kitap olarak basıldı.