Çalışanların ücretlendirilmesinde performans modeli ilk kez 2003 yılında İngiltere’de uygulanmaya başlanmıştır. Modelin temel yaklaşımı, personelin verimliliğini ölçmek ve ona göre ücretlendirmektir. Buna göre verimli çalışan personel yüksek ücret, verimi düşük olan personel düşük ücret alacaktır. Bu yolla, personel daha verimli çalışmaya teşvik edilmiş olacak, hizmet kalitesi ve hasta memnuniyeti artacaktır.
İlk bakışta mantıklı ve uygun gibi görünmesine karşın performansa dayalı ücretlendirme modelinin bazı ciddi sorunları vardır. En önemli konu, performansın hangi ölçütlerle değerlendirileceğidir. Bu modelin uygulandığı ülkelerde ve Türkiye’de ölçütler olarak bakılan hasta sayısı, yapılan tetkik ve tıbbi girişim sayısı, kuruluşun gelirlerine yapılan katkı payı gibi “girdiler” kullanılmaktadır. Buna göre, çok hasta bakan, çok kazanç sağlayanın performansı yüksek kabul edilmekte ve kendisine yüksek ücret ödenmektedir.
Bu yaklaşım eleştiriye açıktır. Çünkü, verimlilik (performans), bakılan hasta sayısı gibi hizmet girdileri ile değil, bakılan hastanın kaçı tedaviden yararlandı, kaç tanesi ölümden kurtuldu, kaçı hastane enfeksiyonuna yakalandı gibi hizmet çıktıları ile ölçülmelidir. Ayrıca, bu modelde sağlık ekibinde çalışan hekim dışındaki personel ihmal edilmektedir, fazla hasta bakmak uğruna etik değerler göz ardı edilebilmektedir, halk sağlığının temel ilkesi olan kişileri hastalıklardan koruyarak hasta sayısını azaltma ve hastaların hastanelere değil birinci basamak sağlık kuruluşlarına başvurmalarını teşvik ilkesi çiğnenmektedir.
Ülkemizde performansa dayalı ek ödeme sistemi 12.05.2006 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan “Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurum ve Kuruluşlarında Görevli Personele Döner Sermaye Gelirlerinden Ek Ödeme Yapılmasına Dair Yönetmelik“ çerçevesinde Sağlık Bakanlığına bağlı bütün sağlık kuruluşlarında uygulanmaya başlamıştır. Bakanlıkça belirlenen kriterler arasında yapılan muayeneler, ameliyat, anestezi, girişimsel işlemler, özellik arz eden riskli bölümlerde çalışma gibi unsurlar yer almaktadır. Türkiye’de performansa dayalı ek ödeme sisteminin diğer ülkelerden önemli bir farkı bulunmaktadır. Ülkemizde hastalar istedikleri hekime ve sağlık kuruluşuna başvurmakta serbest olduklarından ve ayrıca birinci ve ikinci basamak sağlık kuruluşları arasında hasta sevk zinciri de etkili çalışmadığı için hastaneler yukarıda sözü edilen rekabet unsurunu daha da ön plana çıkartmaktadır.