Diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de ilaç endüstrisi eczanelerde başlamış, üretim daha sonra laboratuarlara ve fabrikalara kaymıştır. Türkiye’de makineler kullanılarak yapılmış ilk müstahzar ilaç, 1907 yılında Gülhane Askeri Laboratuvarlarına Prof. Dr. Julius Wieting Paşa tarafından getirtilen makinelerle yapılmıştır. Sonraları Ethem Pertev Eczanesi laboratuvarında el ile işleyen yerine, daha büyük makinelerle ilaç yapımına başlanmıştır. O dönemlerde eczacı olmak isteyenler bir eczacının yanında çırak olarak işe başlar daha sonra kendi eczanelerini açarlardı.
Batılı ülkelere tanınmış olan ticaret ayrıcalıklarının (kapitülasyonlar) Lozan Antlaşması ile kaldırılmasından sonra ülkemizde yerli ilaç üretiminde de olumlu adımlar atılmaya başlanmıştır. Türkiye’de ilaçlarla ilgili ilk düzenlemelerden birisi 12 Mart 1927 tarihinde çıkartılan Ecza Ticarethaneleriyle Sanat ve Ziraat İşlerinde Kullanılan Zehirli ve Müessir Kimyevi Maddelerin Satıldığı Dükkanlara Mahsus Kanun'dur. Bunu 1928 yılında çıkartılan “1262 Sayılı İspançiyarı ve Tıbbi Müstahzarlar Kanunu” izlemiştir. Bu kanun uzun süre ilaçların yapımı, ruhsatlandırılması ve satışına ilişkin kuralları gösteren mevzuat olmuştur. İlk “ilaç kodeksi” (farmakope) ise 1930 yılında yürürlüğe girmiştir. Günümüzde Avrupa Farmakopesi bizim de resmi ilaç kodeksimiz olmuştur.
Zamanın hükümetleri 1946 yılına kadar yabancı ilaç ithalini önleyici ve yerli ilaçların yapımını özendirici politikalar izlemişlerdi. Bununla birlikte bu dönemde ilaç üretimi için gerekli teknolojik gelişme sağlanamadı. Sonunda, 1947 yılında yabancı ilaçların lisans ile yapılması yoluna gidildi ve böylece yeni teknolojilerin ülkemize girişi hız kazandı. Bunun gerçekleşmesinde ve yabancı ilaç firmalarının Türkiye’de fabrika kurmalarında1950’li yıllarda uygulanan Truman Doktrini, Marshall Planı ve NATO yardımların da etkisi olmuştur. Böylece, ilaç endüstrisi hızla gelişmeye başlamış ve ülkemizde üretilen ilaçların piyasadaki oranları artmıştır.
Uluslararası norm ve standartların uygulandığı ülkemizde ilaç sektörü, yüksek üretim teknolojisi (biyoteknoloji gibi) gerektiren ürünler dışında her türlü ürünü üretebilme kapasitesine sahiptir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen ve ülkemize 1984 yılından buyana yürürlükte olan “iyi üretim uygulamaları” (good manufacturing practice – GMP) çerçevesinde dünya standartlarında üretim yapılmaktadır.
İlaç sektörünün en önemli özelliği yoğun Ar-Ge (araştırma – geliştirme) yatırımı gerektirmesidir. Bu çalışmalar sonucunda moleküler biyoloji ve rekombinant tekniklerde önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Bu gelişmeler yeni nesil ilaçlar olarak tanımlanan katma değeri yüksek biyoteknolojik ilaçların oluşmasını sağlamıştır. Türkiye, son yıllarda bu alanda da gelişme içindedir. Bir yanda, fabrika düzeyinde ar-ge çalışmaları yapılırken, diğer yanda klinik ilaç araştırmaları alanında da yoğun çalışmalar sürmektedir.