Nüfusla ilgili bilgiler toplumun sağlık düzeyinin ölçülmesinde, kırılgan grupların belirlenmesinde, hizmetlerin izlenmesinde, hizmet açıklarının saptanmasında gereklidir. Nüfusbilim (demografi) sağlık meslek gruplarının bilmesi gereken konulardandır.
Osmanlı döneminde ilk nüfus sayımı savaşa katılacak Müslüman askerlerin sayısını ve yeni vergi kaynaklarının saptanması için 1831 yılında yapılmıştı. Aynı yılda Ceride Nezareti’nin kurulması ve 1881 yılında Sicil-i Nüfus Nizamnamesinin yürürlüğe girmesi ile oluşturulan nüfus sayım sistemi Cumhuriyet Döneminde çıkarılan kanunlarla yeniden düzenlendi.
Cumhuriyet döneminde ilk nüfus sayımı 28 Ekim 1927 tarihinde yapıldı. Osmanlı dönemindeki sayımlardan farklı olarak Cumhuriyet döneminde erkek – kadın ve çocukların tümü sayıldı. 1928 yılında ise 1312 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu yürürlüğe konuldu. 1934’te de Soyadı Kanunu ile her aile ve kişi soyadı aldı ve unvan ile lakaplar kaldırıldı. Her birey soyadına göre kayıt altına alınmaya başlandı. Böylece kişi karışıklığına yol açan yazım usulü sona erdi ve yeni bir nüfus yazım sistemine geçildi.
Cumhuriyet Dönemi’nde ikinci sayım 1935 yılında yapıldı. Bu tarihten itibaren her 5 yılda bir nüfus sayımı yapılmaya başlandı. Bu durum, 1990 yılına kadar sürdü ve bu tarihten sonra nüfus sayımları 10 yılda bir yapılmaya başlandı. Nüfus sayımlarının yapıldığı gün ülke çapında sokağa çıkma yasağı uygulanırdı. İlk kez sokağa çıkma yasağı olmaksızın adrese dayalı nüfus sayımı 2007 yılında yapılmıştır.
1927 yılındaki sayımda Türkiye’nin nüfusu 13,649.945 olarak belirlenmişti. Nüfusumuz 1950'de 20 milyonu, 1975'te 40 milyonu aştı. 1985 sayımında 50 milyonu aşan Türkiye nüfusu, 2007'de 70 milyonu, 2017'de ise 80 milyonu geçti. Cumhuriyetin yüzüncü yılında Türkiye’nin nüfusu 85 milyonu aşmıştır. Bu rakamlara sayıları hakkında net bilgimiz olmayan yabancı uyruklu sığınmacılar dahil değildir.
Nüfus artışımız sürmekle birlikte, nüfus artış hızında bir yavaşlama söz konusudur. Nitekim, 100 yıl kadar önce toplam doğurganlık hızı 6-7 dolayında iken günümüzde 1,7 ‘ye kadar düşmüştür. Doğumda beklenen yaşam süresi ise 50 yıl dolayında iken günümüzde 80 yıla yükselmiştir. Bu durumda sosyal ve ekonomik kalkınma yanında etkili bir sağlık hizmetinin ve özellikle aile planlaması hizmetlerinin rolü olduğu açıktır.